Mutlu Olabileceğin Biri Ol
Mutluluğu yakalamak(!) ve mutlu olmak insanların en çok ulaşmak istediği olgu günümüzde. Her yerde mutlu olmanın türlü yolları var; sahip olunduğunda mutlu olmak vaat edilen eşyalar, yendiğinde mutluluk garantisi verilen yiyecekler, görüldüğünde Nirvana’ya ulaştıran mutluluklar yaşanacağı temin edilen yerler, evlendiğinizde mutlu olacağınızı düşündüğünüz sevgiliniz… Farkında mısınız mutluluk her saniye şartlara bağlı bir olgu haline gelmiş durumda.
Kendi kendimize soralım şimdi, kaç dakika, kaç saat ya da gün sürdü mutluluğunuz size mutlu olacağınız garanti edilen yemeği yediğinizde? Ya da bir türlü kavuşamadığınız çok hoşlandığınız kişi ile sevgili ilişkiniz başladıktan ne kadar sonra mutlu olmak için başka şartlar, sizi mutlu etmesini umduğunuz başka amaçlar aramaya başladınız?
Çalışmalarımda da hayatımda da o anda ulaşılması en mümkün olan köke ulaşmak benim en faydalı bulduğum yöntemlerden. Bu sebeple size önce “mutluluk” kelimesinin sözlükteki anlamını aktarmak için biraz araştırma yaptığımda önüme düşen bilgiler size başında söylediğim mutlu olmak için şart aramamızın sebebini ortaya koyar gibi.
Mutluluk kelimesi TDK sözlüğündeki kökeni “mut” kelimesinden geldiği varsayılırsa “Yaklaşık iki avuç dolusu tahılı içine alan ölçek” çıkıyor karşımıza. Anadolu’da kullanılan bu ölçek öyle ki insanların neşelenmesine sebep oluyormuş. Yani kendimize şartlı mutlu olduğumuz için şaşmamak gerekir. Ne de olsa atalarımızdan bize DNA kayıtlarımızla ve dilden dile hem sözlü hem de enerjisel olarak aktarılmış olabilir bu koşullanma.
Hadi diyelim öncesinde “umut” olan kelime zaman içinde öndeki sessiz harfi yavaş yavaş bıraktı ve "umut" oldu "mut". Neyse ki umut’un bir fiil kökeni var; ummak. Bu da bize aslında mutluluğun edilgen değil de etken olduğunu yani aslında mutlu olmanın sadece bizim elimizde olduğunu bize gösteriyor. İstemek ve dilemek anlamına da gelen ummak fiilinde en önemli olan nokta beklenti ile karıştırmamak.” Beklenti “kelimesi fark edersiniz ki isteyip edilgen olarak beklemek anlamını çağrıştırıyor. Bu da bize hayatta etkili olmak için biraz çabamıza ihtiyaç olduğunu hatırlatır gibi.
Biz aslında ne hissetmek istiyoruz diye düşündüğümüzde sizin de aklınıza “neşe” geliyor mu? Yazarken biz insanların asıl amacının mutlu olmak değil de neşeli olmak olduğu zihnimde zıpladı durdu. Neşeden kıpır kıpır 😊 TDK sözlüğümüz neşe için “mutlu olmaktan doğan ve dışa vurulan sevinç, şetaret” diye açıklamış, bir şeye sahip olmaktan öte onu hissetmeyi hatırlatmış bize.
Sonunda bulduk istediğimiz ve dilediğimiz şeyi; biz neşe olmak istiyoruz hayatta. O kadar kolay mı neşe olmak diyenler olacaktır.
Kendini olduğun halinle seviyor musun?
Bedenini bu haliyle seviyor musun?
Aynada kendini gördüğünde yüzünde tebessüm, gözlerinde ışık, kalbinde en iyi dostunu görmüş gibi sevgi hissediyor musun?
Her ne hata yaparsan yap kendine şefkat ve hoş görü ile davranabiliyor musun?
Kendinle baş başa kaldığında bugün beraber ne yapalım diye içinde heyecan oluşuyor mu?
Kendinle, bazen kendine gülüp eğlenir misin?
Kendinle sohbet için özel zaman ayırıyor musun?
Eğer bu sorulara cevabınız “evet” ise siz zaten neşe olmuşsunuz, sadece olduğunuz şeyin farkına varmak kalmış. Eğer ki “evet” cevabını vermekte zorlandığınız sorular olduysa, birinin gelip de sizi mutlu etmesini beklemeye devam etmek isteyip istemediğinizi sorun kendinize. Neşenizin önündeki tek engelin bizzat
kendiniz olduğunuzu görme vakti gelmiş. Siz kendinizle, doğduğunuz günden bu yana sizi en iyi tanıyan sizle mutlu olamazken bir başkası sizi ve sizle nasıl mutlu olabilir. Hatırlayın kimse dünyaya bir kişiyi mutlu etmek için gelmiş olması mümkün görünmezken siz hala kimi bekliyorsunuz? Siz, sadece bir insanı mutlu etmek için yaşamak ister miydiniz?
Mutlu olabileceğin biri ol ki yediğin her yemek, gittiğin her yer, hayatındaki her insan senin mutluluğuna mutluluk katsın. Çünkü varlığının özü neşe ve sevgi olan her şey birbirini her koşulda ve mekanda tanır.
